Eğitimci ve Yazar
“Savaşta akrabalarına yardım etmek için koşmayan kişi kuşkusuz insan  sayılmaz. Muhtaç ve zayıf insanların azaplarını gidermeyen şahıs kendi vicdanındankurtulamayacak.Fakirlerin ihtiyaçlarını karşılamak için çaba sarf etmeyen insan, kültür ve bilim namına adım atmamış sayılır.” Ömer Faik Nemanzade

Ömer Faik Nemanzade, 1872 yılında, Gürcistanda Ahıska Türklerinin yaşadığı Ahıska bölgesinde doğdu. Henüz 10 yaşında iken babası onu Gori seminarisine göndermeye karar verir, fakat dindar bir kadın olan  annesinin itirazı sonucu bu karardan vazgeçilir ve o İstanbul’a gelerek Fatih mektebi eğitimine devam eder. Bir süre orada eğitim alan Ömer Faik kendi isteği doğrultusunda Türkiye’de liberal düşüncelerin ocağı sayılan  “Darüşşüfaka” mektebine girmiş ve orada 1891 yılına kadar tahsil yapmıştır.

 

Aynı yıl Ömer Faik, Galata Postanesinde çalışmaya başlar ve böylece gelecekte onun kişiliğinin oluşmasına kayda değer biçimde tesir etmiş bulunan Avrupa gazete ve dergilerine sınırsız ulaşım hakkına ulaşır. Bu dönem, sosyal Avrupa değerleri ve liberalizm düşünceleri ile tanışma ve anlama dönemi olarak görülebilir. Avrupa örneklerinde aldığı ilham ona engel olmamış aksine kendi milli düşüncelerinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. 

İçinde bulunduğu dönemde ana dilde reforme edilmiş islami tahsil sistemi, devlet eğitim kurumlarının geleneksel islami tahsil sistemine alternatif oluşturmaya başlamıştı. Ömer Faik o zamanlar meşhur olan “Türkleşme, İslamlaşma, Avrupalılaşma” sloganının Türk Halklarının gelişmesi açısından daha hayati faktör olarak gördüğü “Avrupalılaşma” kısmına önem verir ve aşırı dikkat gösterirdi. 

1892 yılında, liberal-talebe derneklerine karşı polis baskısı sebebiyle, Ömer Faik acil olarak İstanbul’u terk etmek zorunda kalır. Vatanına dönen  genç ve enerji dolu Ömer Faik öz halkının durgun  durumda yaşamasından dolayı keder hissine kapılır.

O yıllarda şöyle yazıyordu:

Eski geleneklerden doğmuş olan temelleri dağıtmak ve yeni bir yola başlamak için uzun süreli toplumsal, devrimci ve ilmi hazırlık gerekir. Bu hazırlıklar olmadan kültür ve bilimde herhangi bir yenilik, değişiklik ve başarıya ulaşmak oldukça zordur.

Böylelikle 1892 yılında, Azerbaycan demokrat – vatanseverlerinin arasına katılarak yaşamını bu yola adar. Onun ilk Beyanatları, esasen tahsil problemleri ile ilgiliydi. Söylediklerinden “ biz-müslüman türkleri bu cihanda yaşayıp, insan haklarımızı korumak ve mücadelelerle dolu bu dünyada kazanan taraf olmak istiyorsak, her halkın temel kudreti olan basına gerekli saygıyı göstermeli, basın ve kütüphane adlı tapınaklar inşa etmeliyiz. Ve de bizim düşünce ve mesleğimiz daha çok ilim, tarih, edebiyat, sanayi üzerine kitap yayınlamaya yönelmelidir. Belki bu yolla şu anki durumumuzu iyileştirip, geleceğimizi değiştirebiliriz.” 

Ayrıca diğer konularda da fikir ortaya koyuyordu:

Halkın gelişim seviyesi onun öğretmenlerinin gelişimine bağlıdır. Öğretmen sorunu genellikle halkın sorunudur.

Ömer Faik büyük coşkuyla beyanatlarını gerçekleştirmeye başlayarak 1893-1903 yılları arasında Azerbaycan’ın Şeki, Şamahı, Gence ve Hemçi’nin Tiflis şehirlerinde öğretmenli yaptı. Böyle bir iş o zamanlarda büyük fedakarlık, mücahitlik, yaratıcı çaba ve mahiyetini aşağıda belirttiği gibi net bir fikir gerektirir: 

Son zamanlar rusdilli okullarda tahsil gören öğrencilerimizin sayının artmasına sevinerek öğretimin ana dilinde geçirildiği okulların açılmasını önemli konu olarak görüyoruz.

Ömer Faik aynı yıllarda sosyalist yapının gerçekliklerine ve Türk toplumunun imkanlarına dair büyük bir bilgi birikimi oluşturur ve geçmişteki geleneksel kalıpları eleştirel analize tabi tutar. Bunun sonucu olarak kendisinde bir yandan halkının dar düşünceliliği diğer yandan da Rusya’nın “kültürün gelişimine dair iddiaları” ile ilgili realist ve eleştirel bir düşünce oluşur.” 

Mesleği onun “Şark-i Rus” gazetesinde daha sonra ise yayınladığı “Geyret” matbaasındaki gösterdiği gazetecilik anlayışını etkiledi. Aynı zamanda Türk vatandaş toplumu oluşumunun sorunlarının çözümüne ilişkin bakışlarının oluşmasını sağladı.

Kendini anlama ve milli uyanış sorunları temel sorunlar olarak onun gelecekteki gazetecilik faaliyetinde  yer almıştı. Onun gazetecilik etkinliğinin başlangıçı 20 mart 1898 yılında İsmail Gaspıralının Bahçesarayda yayınladığı, o zamanlar tek müslüman gazetesi olan “Tercüman”ın sayfalarında koyuldu. Orada onun Şekide, Azerbaycanda karşılaştığı aydınlanma sorunlarına adadığı ilk yazısı yayınlanmıştı.

O bunun insanoğlunun kültürünün ilk belirtisi olduğunu söylüyordu:  “Savaşta akrabalarına yardım etmek için koşmayan kişi kuşkusuz insan  sayılmaz. Muhtaç ve zayıf insanların azaplarını gidermeyen şahıs kendi vicdanından kurtulamayacak. Fakirlerin ihtiyaçlarını karşılamak için çaba sarf etmeyen insan kültür ve bilim namına adım atmamış sayılır.”

Onun sosyal, öğretmenlik ve aydınlanma deneyiminin doğal mantıklı sonucu müslüman dünyasında ve Yakın Doğuda ilk satirik dergi olan “Molla Nasreddin”in yaratılması ve düzenlenmesi oldu.


Bu material professor Şamil Qurbanovun tədqiqatları və nəşr olunan əsərləri, orijinal mənbələr sayılan Ömər Faiq Nemanzadənin əsərlər və xatirələri, tarixçilər və ədəbiyyatşünasların məqalələri, eləcə də şifahi, ailə və ictimaitarix həqiqətləri əsasında tərtib edilmişdir. Sayt yeni materiallarla tədricən və ardıcıl şəkildə yenilənəcək. Referanslar üçün “İstinadlar” -a baxın.